Zor başladı, kolay bitti...
Nedense işi zorlaştırmayıda seviyoruz...
Hoca neden sakat Gökhan zanla başladı ki? Yine yan top, yine adam kaybetme ve gol... O pozisyonda rakibin yapacağı tek şey içeriye kesmek topu, kaleye vursa gol olmaz ama Gökhan adamı arkasında kaybediyor. Rakibin ne yapabileceğini, pozisyonun nasıl gol olabileceğini düşünebilse o adamı kaçırmaz.
Sakatlıktan yeni çıkmış (belkide çıkmamış bilemiyoruz) bir oyuncuyu alternatifide varken oynatmak böyl esıkıntılar doğuruyor. Oyuncu değiştirmek hakkınızdan birinide mecburiyetten erken kullanıp; oyuna müdahale etemniz gerektiği dakikalarda çaresiz kalabiliyrosunuz. Ondan sonra bu takım için olmazsa olmaz, mutlaka oynaması gereken bir oyuncuda değil. Anladığım kadarıyla oyuncuya soruluyor, "oyanayabilirmisin, kendiniz nasıl hissediyrosun? "diye... Türk toplumu olarak duygusal yanımız çok kuvvetli, fedakarlığıda seviyoruz, görevden kaçmak kabul ediliyor bazen verdiğiniz cevap... Fakat bazen kenarda beklemek, asıl fedakarlık olmuş olabiliyor.
Konuyu çok uzattım ama bu bize z daha çok pahalıya mal oluyordu. Dakikalarca kabus gördük. Şu an çok kötü şeyler düşünüyor, konuşuyor olabilirdik.
Rıskaard'ın geçen gün yapmış olduğu tespit doğruluğunu bir kez daha gösterdi. Duygusallığımız takım oyununu gölgeliyor...
Duygusallık ve Profesyonellik
11 Eylül 2009 Cuma
saat: 15:14
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder